Browse by:



Displaying: 1-20 of 166 documents

Show/Hide alternate language

1. Kilikya Felsefe Dergisi / Cilicia Journal of Philosophy: Volume > 10 > Issue: 2
Dergi Künyesi | Front Matter
view |  rights & permissions | cited by

2. Kilikya Felsefe Dergisi / Cilicia Journal of Philosophy: Volume > 10 > Issue: 2
Yayın Kurulu | Editorial Board
view |  rights & permissions | cited by

3. Kilikya Felsefe Dergisi / Cilicia Journal of Philosophy: Volume > 10 > Issue: 2
Danışma Kurulu | Advisory Board
view |  rights & permissions | cited by

4. Kilikya Felsefe Dergisi / Cilicia Journal of Philosophy: Volume > 10 > Issue: 2
Yazarlara Bilgi | Author Guidelines
view |  rights & permissions | cited by

araştirma makaleleri /research articles araştirma makaleleri /research articles

5. Kilikya Felsefe Dergisi / Cilicia Journal of Philosophy: Volume > 10 > Issue: 2
Yurdagül Kilinç Orcid-ID
Yurdagül Kilinç
Epistemic Responsibility and Conflicts in the Political Sphere
abstract | view |  rights & permissions | cited by
Siyaset alanı, ortak bir epistemik topluluk ve bu topluluk dolayımında öğrendiklerimiz üzerine kuruludur. Kendimize bu dünyada bir yaşam alanı kurarken öğrendiklerimizin doğru olduğuna dair epistemik güvenden hareket ederiz. Epistemik güven, yalan ve manipülasyonun her icrasında sarsılır. Böyle bir ortamda bir yanda üretilen yalana, kayıtsızlık ve ilgisizlikleri nedeniyle inanan kapalı ve dogmatik kitlelerin sayısı artarken, öte yanda siyasal inançlara yönelik şüphecilik ve agnostisizmden beslenen anlaşmazlıklar yaygınlaşır. Bu çalışma, epistemolojinin kavramsal araçlarından biri olan epistemik sorumluluğu ele almakta ve siyasal alanda ortaya çıkan anlaşmazlıkların nedenlerini çözümlemede işlevsel olabileceğini değerlendirmektedir. Tartışmanın ilk aşaması, içselciler ile dışsalcıların epistemik sorumluluk konusunda ayrıldığı hususlara, ikinci aşaması ise siyasal alanda epistemik sorumluluğu tanımlama denemesine ayrılmıştır.
6. Kilikya Felsefe Dergisi / Cilicia Journal of Philosophy: Volume > 10 > Issue: 2
Alper Yavuz Orcid-ID
Alper Yavuz
On the Aspectual Effect of Ethics and Aesthetics in Wittgenstein
abstract | view |  rights & permissions | cited by
Wittgenstein Tractatus’ta anlamlı bir tümcenin işlevinin bir şey durumunu öne sürmek olduğunu belirtir ve böyle yapmayan bütün tümceleri anlam alanının dışına bırakır. Buna karşılık anlam alanının dışında kalan tümceler işlevsiz değildirler; onlar bir şeyleri gösterebilirler. Bu söylemek/göstermek ayrımı Tractatus için temel önemde olsa da ayrımın göstermek ile ilgili kısmını Wittgenstein yeterince açıklamaz. Bu yazıda bu kavramın özellikle de etik ve estetik söz konusu olduğunda bir bakış açısını göstermek olarak anlaşılabileceğini öne süreceğim. Algı çalışmalarında yaygın bir kavram olan bakış açısı, dilbilim alanına özellikle metafor konusundaki çalışmalarla taşınmıştır. Bir metaforun belirli bir bakış açısı etkisi yaptığı sıklıkla söylenir. Wittgenstein’ın “göstermek” derken anlatmak istediği bir bakış açısı kazandırmak olarak yorumlanabilir.
7. Kilikya Felsefe Dergisi / Cilicia Journal of Philosophy: Volume > 10 > Issue: 2
Utku Ataş Orcid-ID
Utku Ataş
Phenomenal Conservatism
abstract | view |  rights & permissions | cited by
Epistemoloji rasyonel inançların felsefi analizini konu edinmesi nedeniyle gerekçelendirme edimine merkezi bir önem atfeder. Gerekçelendirme kişinin bir önermeye inanmak için gerekçeye sahip olunmasını sağlayan koşul veya koşullar dizisinin tespit edilmesini içerir. İnançlarımızın birçoğunun çıkarımsal olmayan gerekçelerinin bulunduğu şeklindeki ılımlı/yanılırcı temelci perspektifle uyum sağlayan bir gerekçelendirme teorisi olarak Michael Huemer tarafından ortaya konan görüngüsel muhafazakarlık ilkesi, bu türden bir koşulu tanımlar. GM formülasyonuna göre eğer S’ye p olarak görünüyorsa, çürütücü etmenlerin yokluğunda S’nin p’ye inanmak için en azından bir dereceye kadar gerekçesi vardır. Görüngüler ise rasyonel inanç oluşturmanın olanağına referans veren, inanç ve inanma eğilimlerinden farklı, sui generis deneyimlerdir. Bu makalede görüngülerin doğasından hareketle GM’yi tanıttım ve GM’ye yöneltilen eleştirilerin bir bölümünü tartıştım. Yer verdiğim eleştiriler, GM’nin irrasyonel/tehlikeli görüngüler ve bilişsel nüfuzdan kaynaklanan inançları dahi gerekçelendirilmiş kabul ettiği, GM teorisyenlerinin görüngülere gerekçelendirme edimi özelinde biçtiği başat rolün ve inanç ve görüngüler arasında öngörülen farklılıkların abartılı olduğu itirazlarını içerir. Bana göre sözü edilen eleştirilerin hiçbiri, GM’nin reddedilmesini gerektiren argümanlar içermez. Görüngülerin epistemik gerekçelendirmedeki rolünü tesis eden GM veya benzeri bir ilkeyi kabul etmek için temel neden ise bunun şüphecilik haricindeki olası alternatiflerinin belirsizliğidir. Çünkü eğer görüngüler, inanç oluşturmada epistemik faile rehberlik edecek göstergeler ise bu, failin ilgili göstergelerden yoksun olduğunda herhangi bir şeye rasyonel olarak inanmasının olanaksızlaşacağı anlamına gelir.
8. Kilikya Felsefe Dergisi / Cilicia Journal of Philosophy: Volume > 10 > Issue: 2
Anıl Ünal Orcid-ID
Anıl Ünal
Taklit Oyununun Yakın Bir Okuması
abstract | view |  rights & permissions | cited by
This essay delves into Alan Turing's "Computing Machinery and Intelligence", examining the entrenched the binary opposition between human and machine. Through deconstruction, the essay seeks to reveal and analyze the deeper insights inherent in Turing's work. Of particular significance is Turing's equivalence between language and thought, particularly in the context of the imitation game. Within the grammatological realm of Turing's text, writing and mechanism are nearly interchangeable, representing the intersection of humans and machines. By adopting a deconstructive perspective, the essay illuminates the philosophical origins of the artificial intelligence debates and their implications for our understanding of human existence.
9. Kilikya Felsefe Dergisi / Cilicia Journal of Philosophy: Volume > 10 > Issue: 2
Banu Tümkaya Tekin Orcid-ID
Banu Tümkaya Tekin
The Possibility of Ethics in Heidegger’s Thinking
abstract | view |  rights & permissions | cited by
Kantçı strateji skolastik dönem boyunca etkisinden çıkılamayan teolojik ahlak perspektifinin yıkılmasına yol açarken, aklın otonomisi argümanıyla hesaplaşmayan bir ahlakın düşünülemez olmasını sağlamıştır. Ahlak yasasını düşünebilme ve bu yasa doğrultusunda seçimlerde bulunma ve eyleme özgürlüğünü savunan bu argüman, insanın doğası gereği, kendi yasalarını belirleyen bir varlık olduğu kabulüne dayanmaktadır. Ancak bu kabul, insan ve yaşam dünyasına ilişkin yeni birçok sorunu beraberinde getirmiştir. Bu sorunlar karşısında gelişen varoluşçu itirazın en radikal temsilcilerinden Heidegger, Kant tarafından benimsenen kavram ve kategorilerin neredeyse tamamını reddetmiş ve işi etik veya ahlakın hiçbir hükmü olmayacağı bir düşünce sistemi inşa etmeye vardırmıştır. Heideggerci düşüncede ahlakın olanağı sorununun ele alınacağı bu çalışmada, geleneksel batı felsefesinin kalıplarından kurtulabilmek için ahlak kavramının terkedilmesi dışında bir seçenek bulunamayacağı iddiasının tartışmaya açılması hedeflenmektedir.
10. Kilikya Felsefe Dergisi / Cilicia Journal of Philosophy: Volume > 10 > Issue: 2
Zübeyir Ovacik Orcid-ID
Zübeyir Ovacik
Tarihsel Varlık Alanının Yasalarının Keşfine İlişkin Bir Çaba Ortaya Koymak
abstract | view |  rights & permissions | cited by
The philosophical consciousness, aiming to attain universal knowledge, not only contemplates the meaning and value of the laws prevalent in nature but also dedicates time to the realm of historical and cultural existence shaped by specific events. Many philosophers have been primarily concerned with exploring the laws governing the field of cultural and social existence, where humans humanize themselves as social beings. Ibn Khaldun, a distinguished thinker, has made significant contributions to the field of humanities, particularly in the philosophy and science of history, approaching it with a perspective closely aligned with modern scientific understanding. Ibn Khaldun proposed original ideas on the methodologies of historical and social sciences, suggesting that laws similar to those in natural sciences can be discovered in history and social sciences. He delves into the merits of historiography, appreciates its various methods, and highlights historians' errors. Moreover, Ibn Khaldun, who presents an original metaphysics of history, initially endeavors to establish the fundamental principles that transform history into a scientific discipline encompassing social and political events. As one of the few thinkers to approach the realm of historical existence with philosophical interest, Ibn Khaldun adopts a rational and critical approach. Within this framework, he introduces a social and historical theory, referred to as "umran," to elucidate events within the domain of social and political existence. This article aims to shed light on Ibn Khaldun's unique perspective on the realm of historical and social existence and contribute to the ongoing discussions concerning this field.
11. Kilikya Felsefe Dergisi / Cilicia Journal of Philosophy: Volume > 10 > Issue: 2
Işıl Çeşmeli Orcid-ID
Işıl Çeşmeli
Sextus Empiricus’un Ahlaki Kuşkuculuğuna Yeniden Bakış
abstract | view |  rights & permissions | cited by
Pyrrhonism, named after the scepticism of Pyrrho of Elis, as one of the significant philosophical doctrines in the history of philosophy, was revived by Aenesidemus and Agrippa, and defended by Sextus Empiricus, its last follower, against criticisms in the theoretical and practical contexts. Pyrrhonian scepticism, based on three tenets as the state of equipollence, suspension of judgment and ataraxia, accepts adherence to appearances as a practical guide for life. The aim of this study is to discuss Sextus’ objections regarding two main problems, the nature of good and evil and the art of living, elaborated in Outlines of Pyrrhonism and Against the Ethicists and contemporary remarks on the subject. Thus, it will be addressed whether the sceptic way of life prescribed by Sextus is compatible with his theoretical framework and therefore, whether it can be applied in practice.
12. Kilikya Felsefe Dergisi / Cilicia Journal of Philosophy: Volume > 10 > Issue: 2
Özlem Ünlü Orcid-ID
Özlem Ünlü
Platon’un Devletinin Son Koşulu: Filozof-Kral
abstract | view |  rights & permissions | cited by
In Plato's dialogue of the Republic, politics is a concept questioned in the context of one of the most ancient problems of philosophy, that is, the relationship between theory and practice, and formulated as a paradox. Plato finds a solution to the paradox by establishing the city-state proximate to his theory and to put forward three conditions. The last of those conditions, as Plato calls it the greatest wave of paradox in his own terms, that the rulers must be philosopher-kings, contains many clues about Plato's conception of politics. The aim of this study is to examine the implications of the philosopher-king condition in Plato's political philosophy. To this end, first, it is demonstrated that the political meaning of the philosopher's exit from the cave on the way to becoming ruler is apolitical. Secondly, it will be shown how the political activity of the philosopher, contrary to the nature of politics and in a way that excludes others, is reduced to both ascetic and cognitive activity.
13. Kilikya Felsefe Dergisi / Cilicia Journal of Philosophy: Volume > 10 > Issue: 2
Zeynep Savaşçin Orcid-ID
Zeynep Savaşçin
Resonance, Alienation, Citizenship in Hartmut Rosa’s Thought
abstract | view |  rights & permissions | cited by
Hartmut Rosa Eleştirel Teori’ye yeni bir soluk getiriyor. Bir yandan “hızlanma” teorisiyle Eleştirel Teori geleneğinin “yabancılaşma” kavramına çağdaş bir içerik kazandırırken, diğer yandan da bu yabancılaşmaya cevap olarak ortaya koyduğu rezonans teorisinde, toplum felsefesini ve eleştirel teoriyi dışarıdan beslemiş olsa da onunla tam olarak buluşmamış bir felsefi geleneği, Maurice Merleau-Ponty’nin düşüncesinde şekillenen fenomenolojik yaklaşımı düşüncesini dayandırdığı ana zemin olarak sunuyor. Rosa bize şeylerle, diğerleriyle ve var olan anlamlarla kurduğumuz çağrı-yanıt ilişkileri içinde dünyamızı her an yeniden oluşturduğumuzu, dönüştürdüğümüzü ve bu karşılıklılık halinin korunması için açacağımız zamana ve mekâna dair imkanların, verilmiş tüm cevaplardan, elde edilmiş tüm kesinliklerden daha hayati olduğunu hatırlatıyor. Bu makale Rosa’nın düşüncesinin eleştirel teoriye getirdiği yeniliği ve bu yeniliğin kamusal alan ve yurttaşlararasılık için taşıdığı anlamı değerlendirmeyi amaçlıyor.
14. Kilikya Felsefe Dergisi / Cilicia Journal of Philosophy: Volume > 10 > Issue: 2
Umut Morkoç Orcid-ID
Umut Morkoç
The Function of Nonsense in the Tractatus Logico-Philosophicus
abstract | view |  rights & permissions | cited by
Wittgenstein Tractatus Logico-Philosophicus’un sonunda, kendisini anlayan okuyucunun, söylediklerinin saçma olduğunu göreceğini söyler. Eserin bu paradoksu eserle tanışan hemen her okuyucu için bir kafa karışıklığı vesilesidir. Eğer eserde dile getirilenler saçmaysa bunların saçma olduğu da dahil olmak üzere eserin dile getirdiklerini ciddiye almamak gerekir, eğer eser ciddiye alınacaksa söylenenlerin saçma olduğunu kabul etmek gerekir. Eserin bu paradoksunun nasıl ele alınması gerektiğine dair hatırı sayılır bir literatür vardır. Bu çalışmada, Tractatus Logico-Philosophicus’taki bu paradoksun, saçmanın sağaltıcı işleviyle değerlendirildiğinde eseri anlamayı engellemeyeceği fikri savunulacaktır. Bunun için öncelikle genel olarak Resim Kuramı’nın ana hatlarından söz ederek Wittgenstein için saçmanın ne olduğunu anlatacağım. Daha sonra, Wittgenstein için saçmanın işlevinin ne olduğuna dair iyi gerekçelendirildiğini düşündüğüm fikirlerden söz edeceğim. Son olarak, saçmaya işaret edebilmenin ancak saçma ile mümkün olduğunu, Wittgenstein’ın bu yolla yaygın bir yanılgıyı sağalttığını ve dolayısıyla saçmanın sağaltıcı bir işlevi olduğunu iddia edeceğim.
15. Kilikya Felsefe Dergisi / Cilicia Journal of Philosophy: Volume > 10 > Issue: 2
Dinçer Çevik Orcid-ID
Dinçer Çevik
From Anti-Foundationalism to Holism: Neurath, Quine, and the Language of Science
abstract | view |  rights & permissions | cited by
Otto Neurath’ın çalışmalarına olan ilgi son dönemde artmıştır. Bu ilgi bir yönüyle bilim felsefesine ve pratiğine ait güncel problemlerin Neurath tarafından ele alınış biçimiyle ilgilidir. Neurath’ın temeldencilik karşıtlığı ve bilimin dili ile ilgili iddiaları güncel bilim felsefesi ve pratiği ile ilgili önemli açılımlar içermektedir. Neurath’ın temeldencilik karşıtlığı ve bilimin dili ile ilgili görüşlerinin etkisi Williard Van Orman Quine’nın çalışmalarında da göze çarpar. Bu çerçeve kapsamında bu çalışmanın amacı; natüralizm, temeldencilik karşıtlığı, uzlaşımcılık ve Duhem tezi bağlamlarını referans alarak, bilimin dili konusunda Neurath ve Quine’nın yaklaşımlarının benzeştikleri noktaların bir analizini sunmaktır. Bu bağlamda öncelikle, Viyana Çevresi’ni ve Neurath’ı bilimin dili bağlamında etkilemiş olan Fransız uzlaşımcılığı ele alınacak, ardından Duhem tezi ile Neurath tezinin benzerlik ve farklılıkları ortaya konulacaktır. Sonrasında bilimin dili bağlamında Neurath’ın protokol cümleler meselesindeki pozisyonu analiz edilecektir. Devamında Neurath’ın iddialarının Quine üzerindeki etkileri analiz edilecektir. Sonuç kısmında genel bir değerlendirilme yapılarak Neurath ile Quine’nın bilimin dili ve natüralizm meselelerinde bir karşılaştırılması sunulacaktır.
16. Kilikya Felsefe Dergisi / Cilicia Journal of Philosophy: Volume > 10 > Issue: 2
Gaye Çankaya Eksen Orcid-ID
Gaye Çankaya Eksen
Reconsidering the Theory and Practice of Effective Altruism with Spinoza
abstract | view |  rights & permissions | cited by
Çağdaş düşünür Peter Singer’ın toplumsal eşitliğin tesisi için ortaya koyduğu etkin diğerkâmlık anlayışı kaynakların eşit paylaşımı yoluyla insanlar arası bir ortaklık ruhunun güçlendirilmesini ve bu ortaklık ruhunun demokratik bir politik vizyonun temeli olmasını hedefler. Singer’ın etkin diğerkâmlık teori ve pratiğinde açıkça Spinozacı bir köken olduğu ifade edilmese de, aralarında yüzyıllar olan bu iki düşünürün insanlar arası ilişkileri saf bir güç çatışması ve güçlü olanın hayatta kalması anlayışına indirgemeye dair bir direnç ve bu direncin belirlediği bir birlikte yetkinleşme fikri çevresinde buluştukları düşünülebilir. Biz bu yazıda Peter Singer’ın etkin diğerkâmlık anlayışına uygun bir yaşam stratejisi geliştiren insanların, aynı zamanda, Spinozacı anlamda duyguların hesabını iyi yapabilen, kendi gerçekliğine dair doğru fikirleri üretirken insanın evrimsel sürecini de hesaba katan ve toplumsal yetkinleşmenin bireysel yetkinleşmenin mutlak koşulu olduğunu görebilen kişiler olarak görülebileceği fikrini temellendireceğiz. Bu bağlamda Spinza’nın yüce gönüllülük ve sağlamlık kavramlarına paralel olarak Singer’ın insanlar arası ilişkilerde dayanışmacı potansiyelleri ön plana çıkaran analizlerine odaklanacağız.
17. Kilikya Felsefe Dergisi / Cilicia Journal of Philosophy: Volume > 10 > Issue: 2
İsmail Serin Orcid-ID
İsmail Serin
On the Justification of Philosophical Criticism
abstract | view |  rights & permissions | cited by
Modern insan eleştiriyi, neredeyse hava kadar, su kadar yaşamsal saymaktadır. Daha iyi bir dünyada yaşama isteği, verili olanlarla yetinmemeyi, gelenekleri, yerleşik değerleri sorgulamayı beraberinde getirmektedir. Felsefi eleştiri, sadece belli bir görüşe itiraz etmekle sınırlı bir tutum değildir; o aynı zamanda kendi dayanaklarının sağlamlığı ile de ilgilidir. Bilimlerde sıklıkla karşılaşılan yapıcı ya da olumlu eleştiri, başta felsefe olmak üzere sosyal bilimlerde yıkıcı bir niteliğe bürünmektedir. Felsefi eleştirinin yıkıcılığının nihilizmle sonuçlanmaması için bu eleştiri türünün de yapıcı bir nitelikle donatılması gerekir. Bu çalışmada felsefi eleştirinin normları olabileceği öne sürülmektedir. Bu normlardan en bilinen ve kabul gören üç ilke tespit edilerek bu ilkelerin felsefi eleştirinin temellendirilmesinde oynadıkları rolün gösterilmesi amaçlanmaktadır. Böylelikle felsefenin de tıpkı bilimler gibi siyasal iktidarların hizmetinde olmak yerine, gerçeğin peşinden gidebileceğinin olası olduğu gösterilecektir.

18. Kilikya Felsefe Dergisi / Cilicia Journal of Philosophy: Volume > 10 > Issue: 1
Ece Saraçoğlu Orcid-ID
Ece Saraçoğlu
The Debate of Human Value in Direction of Kant’s Ethical Approach
abstract | view |  rights & permissions | cited by
İnsanın değeri problemi, Antik Çağdan günümüze uzanan çok köklü bir felsefi ve tarihsel birikime sahiptir. Immanuel Kant, bu problemi mantıksal düzlemde sistematikleştiren en önemli filozoflardan biridir. Çünkü Kant insanın değeri meselesi açısından saf aklın bağımsız, içeriksiz yasa, özgür isteme ve eyleme etkinliği adına dikkate değer bir bakış açısı sergilemiştir. Bu bağlamda Kant'ın etik öğretisinde iki temel özellik ön plana çıkar. Bunlardan ilki özgürlüğün ahlak yasasının bir varlık koşulu olması ve ahlak yasasının da özgürlüğün bilinme nedeni olmasıdır. İkinci özelik ise, insanın değeri ile ahlak yasası ilişkisinin, insanın etik eylemlerinin ölçütünü veren pratik aklın ilkelerini inşa eden bir çerçeve sunmasıyla alakalıdır. Kant’a göre iyi isteme, ahlak yasasına uygun olan istemedir. İnsanın değeri de yalnızca genel ve içeriksiz ahlak yasasına göre istemeyle korunabilmektedir. Dolayısıyla bu makalede öncelikle özgürlük ve ahlak yasası arasındaki ilişki tartışılmakta ve buradan hareketle insanın değerini açığa çıkartanın ahlak yasasına göre isteyip eylemek olduğuna dikkat çekilmektedir.

19. Kilikya Felsefe Dergisi / Cilicia Journal of Philosophy: Volume > 10 > Issue: 1
Ahmet Dinçer Çevik Orcid-ID
Ahmet Dinçer Çevik
The Nature and Status of Scıentıfıc Explanatıons in the Context of Anglosaxon Archaeology
abstract | view |  rights & permissions | cited by
Geçmişte, insan düşüncesinin ürünü olarak üretilen maddi kalıntılar ve materyal kültürü ve bunların o topluluklar için ne anlama geldiğini; kültürel değişimleri ve kültürlerin birbiri ile olan etkileşimlerini neden sonuç ilişkileri ile açıklamaya odaklanmış bir bilim olarak arkeoloji, çalışmalarında disiplinlerarası yaklaşım ve yöntemleri kullanır. Arkeolojinin farklı disiplinlerle sürekli etkileşim halinde olduğu genel olarak üzerinde uzlaşı bulunan noktalardan biriyken bu alanda sunulan bilimsel açıklamaların doğası üzerine yürütülen tartışmalar nispeten sınırlı kalmıştır. Arkeolojideki açıklamaların doğasının incelenme girişimlerinde spekülasyonları eleyip kanıtlara ve kesinliğe ulaşma amacıyla birçok epistemik strateji arkeolojiye adapte edilmeye çalışılmıştır. Bu stratejiler geleneksel arkeolojinin endüktivist yaklaşımından yeni arkeolojinin dedüktivist yaklaşımına ve daha yeni dönemlerde en iyi açıklamaya çıkarım metoduna kadar çeşitlendirilebilir. Bu makalede, söz konusu epistemik stratejilerin arkeolojideki açıklamalarda nasıl kullanıldığı ile ilgili bilim felsefesi açısından ve Anglosakson arkeoloji geleneği bağlamında bir incelemesini yaparak arkeolojideki açıklamalar ile ilgili tartışmaların eğer yeni arkeoloji yaklaşımının ve bilim felsefesinin izleri takip edilecekse model temelli açıklamalara, post-süreçsel arkeolojinin izleri takip edilecekse de arkeolojik fenomenin açıklanmasından çok anlamlandırılması ve anlayışının kazanılmasını ön plana çıkartılan post-süreçsel arkeolojiye odaklanması gerektiğini iddia ediyorum.

20. Kilikya Felsefe Dergisi / Cilicia Journal of Philosophy: Volume > 10 > Issue: 1
Çağlar Koç Orcid-ID
Çağlar Koç
Husserl’s Phenomenology And Representationalism
abstract | view |  rights & permissions | cited by
Eldeki yazıda ana hatlarıyla da olsa Husserl’ci fenomenolojiye neden temsilci bir teori denemeyeceğini ve fenomenolojik analizin bizi deneyimin şeffaf, bilinci tanımlayanın ise temsil edici bir yönelimsellik olduğu iddialarına karşı neden temkinle yaklaşmaya ikna etmesi gerektiğini göstermeye çalıştık. Buna göre: 1- Deneyimi ona damgasını vuran yönelimsel bilinç faaliyetinden hareketle analiz etmek daima mümkün olmakla birlikte, bilinç sadece bu yönelimsel faaliyetten ibaret değildir. Zira bilinç akışının bazı reel bileşenleri gayriyönelimsel yaşantılardan oluşmakla kalmaz, bizzat özbilinç de gayriyönelimsel bir yapıya sahiptir. 2- Bir deneyimde verili ve bilincinde olduğumuz tüm reel içerikler o deneyimin temsil muhtevasına katılmak zorunda değildir. 3- İki ayrı deneyimde aynı teşhir edici reel içeriği yaşadığımız halde farklı iki nesneyi temsil edebilir ya da ayrı teşhir edici içerikler yaşadığımız halde aynı nesneyi temsil edebiliriz. 4- Farklı bilinç kiplerinde aynı nesneye yönelebiliriz ki bu da tamamen öznel bir faktörün aynı nesneyi temsil eden deneyimleri birbirinden farklı kılabildiğini kanıtlar.